1 Ağustos 2015 Cumartesi

Adrasan - Teleferik - Ulupınar GEZİ NOTLARI

Merhabalar,

  Bu bayramda da evde duramadık, attık kendimizi yollara. Ne nereye gideceğimiz, ne de nerede kalacağımız belli değildi. Açıkçası denizinden çok fazla keyif almadığımız için Antalya'yı tercih etmiyorduk, ama bu sefer bir değişiklik yapmaya karar verdik.
   Antalya'ya bağlı küçücük bir yer olan Adrasan'da karar kıldık. Daha önce gitmediğimiz, aslında hep önünden geçtiğimiz, ama hiç uğramadığımız bir yerdi. Çoğu kişi Olympos'u bilir de burayı es geçer benim gibi.
   Adrasan Olympos'u geçtikten yaklaşık on kilometre sonra. İsterseniz Olymposun içerisinden orman yolundan da gidebiliyorsunuz. İsterseniz de normal yoldan giderek Adrasan sapağından içeri giriyorsunuz. Yalnız sahil tabelasını kaçırırsanız kaybolma riskiniz olabilir. Dikkat etmekte fayda var. Adrasan'a vardığınızda eğer çok büyük bir yer beklerseniz  hayal kırıklığına uğrarsınız. Adrasan küçücük bir sahil kasabası diyebiliriz. Arkası alabildiğine dağlar. Deniz kenarında ise minik cafeler ve butik oteller var.
   Adrasan'a günübirlik uğrayıp, buradan devam da edebilirsiniz. Çünkü buradan Kemer yaklaşık 50 km uzaklıkta. Ama bence siz de bizim gibi geldiğiniz zaman en azından bir kaç gün kalmak isteyeceksiniz. Yalnız önceden belirtmem gereken çok önemli bir konu var. Adrasan'a en yakın banka ya da ATM yaklaşık 15 Km uzaklıkta. Bu sebeple buraya gelirken mutlaka yanınıza nakit paranızı almış olmanız gerekiyor.
   Biz bayram döneminde gittiğimiz için fiyatlar almış başını gitmiş durumdaydı. Biz de sahilden biraz uzak olmasına rağmen çok daha uygun fiyatlı bir apartta kaldık. Kaldığımız yerin adı Demirtepe Apart. Aslında eskiden sahibi olan kişinin eviymiş. Sonrasında ise kendisinin de kaldığı 4 odalı bir aparta çevirmiş. Denizden biraz uzak olmasının sorun olduğunu düşünmüştük, ama kendisi aslında kışın iş yaptığını söyleyince şaşırdık. Meğerse aslında Adrasan'da kışın arıcılık yapılırmış ve kış sezonu yoğun geçermiş. Duyduğumuzda oldukça şaşırdık.
   Kaldığımız apartın geceliği kişi başı 50 TL idi. Bunun içerisinde kahvaltı falan yok tabi. kaldığımız yerde kendi mutfağımız vardı. Hemen yanımızda da bakkalımız. Yalnız kaldığımız yerin konforlu olduğunu söyleyemeyeceğim. Yataklar da konforlu değildi açıkçası, ama fiyata göre olabilecek en iyi yerdi diyebilirim. Sonrasında öğrendiğimize göre bayramdan önceki dönemde sahil kenarındaki pansiyonlarda aslında bu fiyattaymış. Yani bayram sezonu haricinde giderseniz aslında sahil  kenarında da bu fiyatlara daha konforlu bir yerde kalabilirsiniz.
    Bizim gibi nargile hastalığınız varsa gittiğiniz her yerde iyi olmasa da bir yerler arıyorsunuz. Adrasan'a gittiğimizde de bunu yaşadık. Sahil kenarındaki cafelerin hiçbirinde nargile yok. Eskide bir yerde varmış, ama sonradan bırakmışlar. Sahilden 100 metre kadar geride El Dorado otelin terasında yapıldığını söylediler. Biz de denemek için oraya gittik. Sahildeki cafelerin şirinliği ve tabii manzarası sebebiyle daha çekici olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde. Gittiğimizde teras cafesinde sadece biz vardık. Nargilesi olduğu doğru, ama tütünü çok başarılı değil maalesef. Gerçi bizden bir kaç tüyo aldı arkadaş yeni tütünler deneyecekmiş :)
   İlk gece hem yol sebebiyle, hem de 40 derecelik sıcak sebebiyle erken saatlerde uyuduk.
   İkinci gün ise yine yerimizde duramadığımız için Phaselis'e gitmeye karar verdik. Phaselis'e giderken yanımızda hiç nakit paramız olmadığını ve Adrasan'da çekecek yer olmadığını bildiğimizden Tekirova'ya girmek zorunda kaldık. Tekirova tamamen büyük otellerin ve yabancı turistlere hitap eden mağazaların olduğu bir yer. Aynı günün akşamı yine nargile sevdamıza yenik düşerek Tekirovaya indiğimizde ise daha büyük hüsrana uğradık. Çünkü akşamları otellere genelde her şey dahil gelen turistler dışarılara çıkmıyormuş. Biz yine de nargilemizi içtik, ama Adrasan'daki nargileden farkı var mıydı derseniz, hiç bir farkı yoktu. Bu arada fiyatlardan bahsetmem gerekirse pahalı olmadığını söyleyebilirim. Nargile 15 TL idi.
   Sahilinden bahsetmek gerekirse rüzgarlı ve boştu. Sahilin çoğu kesimlerini de anlattığım büyük oteller istila etmiş durumdalar zaten. Burada denize girmek yerine Adrasan'da girmeyi tercih ettik açıkçası.

Tekirova Nargile içtiğimiz restoran Pera City

Pera City

Tekirova

Tekirova sokakları genelde boş

Mekanlarda genelde boş

   Neyse dönelim Phaselis'e. Daha önceki yazılarımda da Phaselisten bahsetmiştim. Sonbaharda inanılmaz güzeldi. Kimsecikler yoktu, istediğiniz gibi gezip, keyfini çıkartabiliyordunuz. Şimdi gittiğimizde ise bildiğimiz bir insan seli ile karşılaştık. Antalya'nın yakın olması sebebiyle sanırım, insanlar hem piknik yapmak, hem denize girmek, hem ailelerini gezdirmek adına buraya gelmişler. İnanılmaz kalabalıktı, kendimizi İstanbul'da hissettik diyebilirim. Arka taraflara sadece yürüyerek baktık. Ama ön taraftaki tarihi limanda (sanırım taşlık olması sebebiyle) daha az insan vardı. Aslında denize girmeyecektik ama 40 derece sıcakta buharlaşmak üzere olduğumuzdan deniz ayakkabılarımızla bu taşlık kısımdan denize girdik. İyiki de girmişiz. Size de gittiğiniz zaman tavsiye ederim. Ama giderken yanınıza mutlaka deniz ayakkabısı ve deniz gözlüğü alın. Çünkü taşlık taraftan denize girdiğinizde eski kalıntıları ve taşların arasına saklanmış minik balıkları görebiliyorsunuz. İnanılmaz keyifli oluyor. Bu arada Phaselis ören yeri olması sebebiyle giriş ücretli. Ücreti 10 TL, ama yanınızda müze kart varsa bedavaya girebiliyorsunuz. Bu arada elinde megafonla gezen bir görevli Phaselis'in akşam 19:00'da kapadığı ve arka tarafta tuvaletlerin olduğunu anons ediyor. Kalabalığın çok hoşuna gitmiş olacak ki, anonstan sonra bir alkış koptu. Görevli de gülümseyerek selam verdi. Belirtmeyi unuttum. Phaselis'in içerisinde tost tarzı şeyler yiyebileceğiniz ve soğuk bişeyler alabileceğiniz bir kafeterya da bulunuyor.
   Bir sonraki gün Adrasan'da olduğumuzu öğrenen bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine teleferiğe gitmeye karar verdik. Teleferik Tahtalı'da yani Tekirova'yı ve Phaseli'si geçtikten sonra. Zaten kendi sapağı var yol üzerinde fark ediyorsunuz. Sapaktan girdikten 7 KM daha yukarıya tırmanıyorsunuz. Sonrasında aracınızı park edip teleferiğe gitmek için gişelere doğru ilerliyorsunuz. Ama öncesinde eminim ki itfaiye havuzunun (helikopterler için) önünde bir panaromik resim çekeceksiniz :)). Gişelere gittiğiniz zaman da ufak çaplı bir şok yaşayacaksınız. Teleferiğe gelen çok fazla turist var ve çıkış kişi başı 32€. Biz de bunu ilk gördüğümüzde bizden beklenmeyecek bir tepki verdik. Sonrasında bilet satıştaki hanımefendi bizde Türkler için kişi başı 60 TL olduğunu söyledi. Bunun içinde çok rahatladığımızı söyleyemeyeceğim açıkçası. Çok uçuk bir rakam olduğunu düşünüyorum. Yine de bir seferlikte olsa çıktık. Teleferik kabini oldukça büyük. İçerisine yaklaşık 50 kişi alıyor. İçeride tahmin edersiniz ki havalandırma yok. Konserve gibi yukarıya çıkıyorsunuz ve aynı şekilde aşağıya iniyorsunuz. Bir de buranın özelliğimidir anlamadım, yukarı çıkarken tellerin bağlı olduğu 5-6 tane direk var. Bunlardan geçerken kabin sarsılıyor. Her geçişte de büyük bir heyecanla çığlık atılıyor :). Kulaklarım çınladı dersem yalan olmaz.
   Neyse yukarı çıktığımızda ben açıkçası sadece boş bir alan bekliyordum. Ama her turist mekanında olduğu gibi burası da gelişmiş bir mekan. yukarıda 3 katlı bir bina ile karşılaşmak beni oldukça şaşırttı mesela. Mekanın giriş katında kafeterya, birinci katında ibadet odası, ikinci katında restoran, üçüncü katında ise seyir terası bulunuyor. Ayrıca içeride asansör de var.
İtfaiye havuzu - Teleferik giriş

Teleferik


Yamaç paraşütü

Yukarıdan manzara








   İsterseniz siz de yanınızda yiyecek içeceğinizi getirip dışarıdaki masalardan faydalanabiliyorsunuz. Zaten anladığım kadarıyla içerisi çok pahalı. Bir magnet için 15 TL istemelerinden ben bunu  çıkardım. Yani sonuçta ben en fazla 3 TL vermiş birisi olarak biraz şaşırdım açıkçası. Bu arada fotoğraf makinenizi unuttuysanız üzülmeyin yukarıda benim saydığım 4-5 tane fotoğrafçı çalışıyordu. Sizi değişik pozlarda düğün fotoğrafları çekiyorum misali çekiyorlar. Sonrasında resimleri almaya gittiğinizde nasıl bir fiyatla karşılaşırsınız onu da bilemiyorum açıkçası.
   Bir de yukarıdaki resimlerde görüldüğü gibi atlama yapabiliyorsunuz. Sizi halatlarla gerip bir anda fırlatıyorlar. Eminim çok keyifli olmalı. http://www.olymposteleferik.com/tr/ana-sayfa/ adresinden siz de girip inceleyebilirsiniz.

   Bu arada teleferik sadece iki tane olduğu için iniş ve çıkışları saatli. Bunları da aşağıda bilet aldığınız kişilerden öğrenebilirsiniz. Buna göre bineceğiniz yerde sıra oluşuyor çünkü bilginiz olsun.
   Teleferikten ayrıldıktan sonra yukarıda da belirttiğim arkadaşımın tavsiyesi üzerine Ulupınar'a alabalık yemek için yola çıktık. Gidiş günümüzün Pazar olması sebebiyle sanırım inanılmaz kalabalıktı. Burası da Pazar günü Antalyalıların kaçma mekanı anladığım kadarıyla. Önce Şelale Restorana gittik. En meşhuru burası sanırım yer yoktu ve sırada insanların beklediğini söylediler. Hemen çıktık tabii. Ben zaten o kadar kalabalık mekanlardan pek hoşlanmam çıktık yolun üst tarafında kalan Yeşil vadi restorana oturduk. İyiki de buraya oturmuşuz. İnanılmaz memnun kaldık. Hem mezeleri lezzetliydi, hem balığı lezzetliydi, hem de fiyatları gayet uygundu. Sizin için hiç bir fedakarlıktan kaçınmadan fiyatlarını sordum. Mezelerin tanesi 5 TL, balık ise 15 TL idi. Fiyatlar bize gayet uygun geldi. Ayrıca normal masalarda da oturabiliyorsunuz, ama biz tercihimiz sebebiyle ayaklarımız buz gibi şelale suyunun içinde oturduk.
Yeşilvadi restoran
Yeşilvadi Restoran



















   Ayaklarınız sürekli suda oturamıyorsunuz yalnız. Su o kadar soğuk ki ayaklarınız uyuşuyor bir yerden sonra. Bu sebeple masaların altına kasalar koymuşlar çok üşüdüğünüzde ayaklarınızı çıkartabilin diye. Bu arada balığın üzerine kendilerine özel zeytinyağlı ve baharatlı bir sos yapmışlar. Balığın bütün o kuruluğunu almış ve çok güzel bir lezzet katmış. Gittiğiniz zaman benim tavsiyemdir anlayacağınız.
   Ulupınar'dan yine Adrasan'a döndük ve son günümüzün akşamında yine güzel sahilinde deniz sefamızı yaptık. Bir sonraki günde eve dönmek için yollara koyulduk.
   Ben bu tatilimin bu kadar güzel geçebileceğiniz tahmin etmemiştim. Eğer siz de tatiliniz için henüz bir rota belirlemediyseniz bence buraya mutlaka uğramalısınız.

Sevgiyle kalın,
Merve...

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı