13 Aralık 2011 Salı

Rakı içme adabı..

  Alkol dediğin şey şişede durduğu gibi durmayan, insanın bir yerden sonra kendisini kaybetmesine neden olan bir durum. "ooooohhhh" diyorsun "bu akşamda şişenin dibine vuracağım" sonra? İki kadehte yamuluyorsun. Neden? Adabıyla içmediğin için.
  Şimdi Rakı bilindiği üzere bir Türk içkisidir. Atalarımızdan kalan bir miras gibi bişey. Ama dediğim gibi düzgün içilmezse bildiğin maymun eder insanı :)  Şahsen ben bu şekilde maymun olduğum için bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim kendimde.
  Şimdi öncelikle rakıyı içmeye başlamadan önce sofranın hazırlanması, mezelerin yapılması gerekir. Rakı yanına o marketlerden alınan hazır mezeleri sevmez. Onlarla rakı içilmez. İki tane de olsa sen yapacaksın mezeyi. Zaten eğer içiciyse insan en azından iki meze yapmasını da bilir. En sık yapılan, en çok rağbet gören ve en kolay olan mezelerden bir kaçı, sarımsaklı yoğurtlu havuç, aynı şekilde salatalık, haydari, ezme, patlıcan salatasıdır. Becerilebilinirse babaganuş çok güzel olur. Şakşuka da yakışır. Bak ağzım sulandı şimdi :)
  Rakının yanına ana yemek genellikle balık tercih edilir. Ülkemizde bu yemek zaten rakı-balık diye anılır :) Ama etlede rakı güzel gidiyor yani, her türlü içilebiliyor. Yalnız benim yaptığım gibi hatalara düşmeyin. Rakı yemeğe başlamadan önce içilmeye başlanmaz. Ben yemek hazırlarken rakı içmye başlayınca 2 kadehi nasıl içtiğimi farketmedim. Rakı asla farketmeden içilmez. Ağır, ağır ağzının içinde tadını hissederek içeceksin. Yudumlarını anlayarak içeceksin. Yoksa aynen benim gibi 3. kadehte yamulur kalırsınız. Zaten aç karnına içmek en büyük hatadır. Çok güzel çarpar kendileri. Kendine getirir adamı.
  Eveeet sofra kuruldu, mezeler hazır, rakılar dolduruldu, yemek te hazır. Tabii sofrada mutlaka salatada olmalı benim için. Peki ne eksik?? Tabii ki fasıl. Benim bildiğim rakı masasına oturuyorsan, arkadan hafif, hafifte olsa, gümbür gümbür de olsa bir Türk Sanat Müziği çalmalı. Sen ona eşlik etmelisin. Şarkının en güzel yerinde bardakları tokuşturmalı sesini bir ton daha yükselterek söylemelisin.
  Eh yani her şeyin bir adabı varken, rakının bir adabı olmaz mı? Var elbette. Bunlar benim kısa kısa olarak anlatabileceğim en basit rakı içme yöntemleri.
  Tabii büyüklerimizden öğrenilebilecek çok daha ağdalı rakı içme yöntemleri de yok değil...

Ufak Not: Ben rakıyı naçizane üzerine soda koyarak içerim. Bildiğiniz maden suyu yani. Bu şekilde içimi benim için daha kolay oluyor. Denemek isteyenlere önerilir :) 

8 Aralık 2011 Perşembe

Sevgiliye hediye almak

  Dünyanın en zor, en sıkıcı, en kasıcı işlerinden birisidir. Özellikle de sevgiliniz benim kocam gibi birisiyse. Bazen gerçekten çok sinirlendiğimi, kulaklarımdan alevler çıktığını hatırlıyorum.
  Benim sevgilim öyle alınan her şeyi beğenmez. Burun kıvırır, genellikle teşekkür etmez, bunun busu mu var, şurasındaki nedir falan gibi karşısındakini sinirlendirecek şeyler söyler. Ondan sonra da döner bana der ki sen bana hiç bir şey almıyorsun??? Ya sen aldıklarımı beğeniyor musun ki ben sana hediye alayım. Git beğen kendine al diyorum. Bu sefer de ciddi bozuluyor. Ya sen bana al o zaman bari ben sevineyim :)
  Bir de ben aslında sevgilime (yani kocama) alacağım hediyelere çok özenirim. Düşünsene sen kafa patlatıyorsun, düşünüyorsun, sürpriz şekilde hazırlıyorsun, karşındakinden şu şekilde bir tepki geliyor: hmm fena değilmiş, ama burası neden bu şekilde???!!!?!?!?! O anda bayaa sinir krizi geçiriyor insan.
  En basitinden bir kaç örnek vereyim. Kendisine parfüm aldım kocamın. Uygun bir fiyata bir arkadaşımdan orjinal parfüm aldım. Kendisinden gelen tepkiyi iletiyorum... Hmm bu parfüm orjinal mi şimdi? Çakma olmasın? Sanki kokusu çok güzel değil gibi, sen buna ne kadar para verdin? vs... ya arada teşekkür etmeyi unuttun sanki ama?? :)
  Bunun gibi de dünya kadar durum yaşadım yani ki ben aslında hediye almayı ve sürpriz yapmayı çok seven bir insanımdır. Sevgilim sayesinde soğudum bu işlerden :)
  Mesela ben çok kez doğum günü sürprizi yapmışımdır. Doğum sürprizlerimde kocama haber vermeden bütün arkadaşlarını toparlarım. Herkesi organize ederim, mekanı ayarlarım, hediyesini ayarlarım ve o şekilde gideriz. Bu arada belirteyim doğum gününmüzü ortak kutluyoruz :) Bir kere de dedim ki sen bana sürpriz yap. Demez olaydım sonrasında vazgeçtim yine organizasyonları ben yapıyorum :))))
  Eeee napalım bizimde kaderimiz buymuş. Şimdi 2012 için kafamda bir şeyler beliriyor, bakalım neler yapacağım, ne hediye alacağım. Ama pasta yaptıracağım kesinnn bu sefer şekilli değişik bir pasta olmasını çok istiyorum. O pasta için para bile biriktirebilirim :) Mekan olarak hep fasıl şeklinde yerlere gittik. Bu sefer değişiklik yapıp bar veya karaoke tarzı bir yerler düşünüyorum. Kesinleşince hepsini paylaşırım. Deneyimlerimden sizleri de faydalandırırırm.
  Tabii araştırdığım mekanları, alınabilecek alternetif hediyeleri, yapılabilecek sürprizleri de bilahare paylaşırım a dostlar. Hepinizin doğum günü istediğiniz en güzel şekilde geçsin. Ne olursa olsun benimkinin hep iyi olmasının sebebi sevgilim, kocam, her şeyimdir....

5 Aralık 2011 Pazartesi

Şile'de haftasonu

  İstanbul'da oturanların özellikle yazın en çok tercih ettikleri yerler arasında yer alır Şile. Keyiflidir, denize girilebilir, mekanların fiyatları uygundur, hatta yazın şenlikler olur ki çok keyifli geçer. Bir sürü sanatçı yer alır konserlerde.
  Şile çoluk, çombalak toplanıp gidilebilecek bir yerdir aynı zamanda. Eskiden daha beterdi ama şimdi biraz daha iyi. Çok fazla kalabalık olmasına rağmen, insanı rahatsız edecek bir durum yaşanmaz genelde. Pansiyonlar vs.de uygundur mesela, bir gece kalmak için dünyanın parasını ödemezsiniz.
  Bu sözlerimden de anlaşılacağı gibi ben Şile'yi severim. Hem de oldukça çok severim. Yıllardır gidiyorum. Etinden, sütünden, her şeyinden yararlanıyorum :)) Şileye gelmeden Doğancılı köyü diye çok şirin bir köy vardır. Bizim ufacık apartman dairemiz de orada yer alır. Biz Şile'ye sadece yazın değil, kışın da sürekli gidenlerdeniz. Şile'ye kar yağdığında balkondan o ormanların manzarasını izlemek dünyanın en büyük keyfi oluyor gerçekten.
  Mesela Cuma akşamından çıkıyoruz, Pazar akşamı dönüyoruz. Hem deli gibi para harcamıyoruz, hem de keyfimize bakıyoruz. Bu haftasonu da bu şekilde gittik arkadaşlarla. Yalnız ne yalan söyleyeyim Cuma akşamı hep birlikte donduk. Çünkü Şile buzzzz gibi. Eee duvarlar soğuk evin içi buz gibi. Sobayı yakıyorsun, ama evin içi ısınmıyor ki iki dakkada. O soğuğu anlatamam gerçekten. Peki hadi soğuğu geçtim üzerimizde bir şekilde bizi sıcak tutacak giyisiler vardı. Peki su??? Sonuçta eve gidildiği zaman bulaşık çıkar, yemek çıkar. Yıkanacak bir sürü şey çıkar. Sonra ellerin olur soğuktan kıpkırmızı. Uyuşur da hissedemezsin. Şilenin soğuğu bu şekilde bir soğuk işte.
  Yine de her şeyine rağmen gerçekten çok keyifli işte. Vazgeçilmezimiz bizim eşimle. Serhat Bey özellikle benden daha çok seviyor orayı. Onun yapacağı dünya kadar aktivitesi oluyor tabii. Balık tutmak, resim çekmek, rakı balık :) Bir de yazları gittiğimiz zaman. Bizim evimiz Şile merkezde olmadığı için sahilimizde orası kadar dolmuyor tabii ki. Bu sayede de istediğimiz gibi keyfini çıkartabiliyoruz. Denize gir, güneşlen, ertesi günde işe git :) ne güzel tatil ama..
  İşte bu şekilde dostlar. Şile dediğim gibi her daim keyifli, her daim güzel bir yer. Ne zaman giderseniz gidin. Yapacak bişeyler ve yemek yiyecek bir yerler bulabiliyorsunuz. Sessizlik, huzur derseniz kış ayları sizin için daha ideal olur. Ay bu yıl tatil yapamadım, deniz yüzü göremedim derseniz yazın da tavsiye edilir tabii ki.
  Haftasonlarınızın güzel geçmesi dileğiyle dostlarım :)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı