22 Aralık 2013 Pazar

ABANT GEZİ NOTLARI

   Abant hem yaz, hem de kış aylarında gidilip görülmesi gereken güzelliklerden biridir. Biz Abant Aralık ayında yani bugünlerde gittik. Kar yağmış, ama sanırım bir haftadır hiç yağmamış, olanlar erimemiş sadece. Sanırım Ocak, Şubat aylarında manzara daha keyifli oluyor. Gerçi bizde güzel resimler yakaladık. onları da sizlerle paylaşacağım.
   Abant, İstanbul'dan yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Hem gidiş, hem dönüşü düşünürseniz ya çok erken yola çıkmanız lazım, ya da Abant veya yakınında bir yerlerde bir gece konaklamanız. Biz ikinci şıkkı tercih ettik ve Düzce'de kalmaya karar verdik. Düzce, Abant arası da yaklaşık bi 20 km. Aslında Abant'a yine en azından bi 45 dakika yolunuz oluyor, çünkü Bolu dağını tırmanıyorsunuz. Ama Düzce'den Aant'a giden yolda gerçekten görülmesi gereken güzellikler var. Mesela aşağıda bu yoldan çektiğimiz bir kaç kareyi görebilirsiniz :)


   Düzce'de size gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim otel Hizel Otel olacaktır. Şehir merkezinde, konforlu ve fiyatının karşılığını veren bir otel. Bu arada yanlış anlaşılmasın fiyatı da gayet makul.
   Düzce'den çıktıktan sonra yaklaşık bir saat içerisinde Abant'a ulaştık. Abant'a giderken yanınıza mutlaka yedek çorap ve kıyafet almanızı öneririm. Karların içine girdiğiniz zaman ister sitemez ıslanıyorsunuz. Abant'ta aracınızı içeri girdikten sonra birz daha ilerilerde bırakmanızı öneriyorum. Yol kenarlarına park edebiliyorsunuz zaten. Parkın içerisinde restaurantlar bulunuyor, fakat isterseniz siz de etinizi, sucuğunuzu alıp mangal yapabilirsiniz. Mangalı yapabileceğiniz ve oturabileceğiniz yerler mevcut. Aynı zamanda bir kaç yerde kayak pistleri kurulmuş. Pist derken yanlış anlaşılmasın ordaki amcaların yapmış olduğu buzdan bi yamaç, lastiklere oturup kayıyorsunuz, ama inanılmaz keyifli oluyor...
   Aslında Abant için anlatılabilecek çok fazla şey yok. Sadece ilk başta da belirttiğim gibi hem yazın, hem kışın gidip görülmesi gereken güzelliklerden. Daha fazla söz söylemeden size resimlerini göstereyim, siz de gidip gitmemeye kendiniz karar verin.


Sevgiyle Kalın...

















29 Kasım 2013 Cuma

Kuru Temizleme Faciası!!!

   Arkadaşlar siz siz olun bir kuru temizleme seçerken veya onunla anlaşırken iyi düşünün...
   Sizi arayıp, promosyonlarından bahsediyorlarsa özellikle dikkatli olun. Önce şikayet forumlarına bakın, sonra bir iki tanıdığınıza danışın. Başınızın sonradan ağrımaması için önceden önleminizi almanızda çok büyük fayda var.
   Mesela beni arayan kuru temizleme firması Doktor Dry ile kendilerinin sağladığı indirim sebebiyle bir anlaşma yaptım. Benim derdim kuru temizlemeden ziyade gömlek ütüsüydü. Ütülenecek gömlek çok olunca kuru temizlemeye vermek işime geliyor açıkçası. Neyse ilk servisleri gayet iyiydi. Kendilerini arıyorsunuz, bir sonraki gün gelip kapınızdan alıyorlar, daha sonra iki iş günü içinde gelip kapınıza teslim ediyorlar. 
   Fakat ikinci sefer verdiğimde ikinci iş günü evde beklememe rağmen ne gelen oldu, ne de arayıp bilgilendirme yapan. Benim için o kadar zor bir durum oldu ki bu... Çünkü ben çalışan bir insanım ve her şeyimi belli bir programa göre yapıyorum. İşlerimi buna göre ayarlıyorum. Her gün evde olmak zorunda da değilim. Bir de üstüne üstlük teslimatı 23:00'e kadar yapmalarına rağmen 19:00'dan sonra kimseye ulaşamıyorsunuz. Böylelikle ürünlerini nerede, hangi serviste hiç bir şekilde öğrenemiyorsunuz. Ne kadar keyifli değil mi?
   23:00'e kadar beklememe rağmen kimse gelip gitmedi. Ertesi gün sorunumu iletmek için aradım. Özür dilediler, hemen teslimat yapacaklarını ilettiler. Ben ise evde olmayacağım için bir gün sonra teslimatını istedim. Bana onay verdiler. Kesinlikle bir sorun olmayacağını söylediler. Bu arada evde gömlek olmadığı için eşim yeni gömlek almak zorunda kaldı. Dün tabii ki kendilerini yine iki kere arayarak bakın sorun olmayacak değil mi? dedim. Kesinlikle bir sorun olmayacağını, fabrika müdürü ile görüştüklerini söylediler. Zaten servis şoförünün de beni arayacağını söylediler. (Bana gelecek şoförün telefonunu istemiştim). Neyse dün akşam yine beklemeye başladım. Saat 22:30 olunca da yine gelmeyecek diye endişelenmeye başladım...
   Tabii ki ürünlerim gelmedi!!! Eski arama kayıtlarından bir servis şoförünün telefonuna ulaşıp kendisini aradığımda bana gayet rahat bir şekilde "aa evet sizin ürünleriniz yarına kaldı herhalde fabrikadan çıkmadı" dedi!! Hayatımda bu kadar daha sinirlendiğimi hatırlamıyorum. Kulaklarımdan dumanlar çıktı diyebilirim. Sonra şoförümüz fabrika müdürünü arayıp sormuş zatı muhterem yarın sabah dokuzda teslim edilecek demiş. Sanki benimle dalga geçer gibi. Ben çalışan bir insanım, sabah istesem bunu zaten söylerim dedim ve fabrika müdürünün telefonunu aldım. Ama kendileri "akşam akşam bu kadınla uğraşamam" diye düşündü herhalde çünkü telefonu açmadı.
   Ben bu sinirle yemin ederim uyuyamadım. Sabah kendime muhatap bulabileceğim saat olan dokuzda kendilerini aradığımda çağrı merkezi beni tam 20 dakika beklettikten sonra telefonu açtı. Sağ olsunlar pek bir ilgililer. Bana bu ürünü satmak için sarf ettikleri çabanın onda birini göremedim kendilerinden.  
   Neyse bir yetkili beni tekrar geri aradı, ürünümün iptalini istedim. Sorunumu anlatmaya çalıştım. Tabii sinirli olduğum için sinirli konuşuyorum. Böyle olunca da karşıdaki beni dinlemek istemiyor. Tamam, tamam deyip kapatmaya çalışıyor. Hayır dedim önce beni dinleyeceksiniz. Hayret verici bir durumdur ki hiç itiraz etmediler! Neden acaba???

   Böylelikle büyük bir hata olarak yaptırdığım üyeliğimi iptal ettiriyorum. Ve uyarıyorum! Siz siz olun, araştırmadan, soruşturmadan sakın böyle bir iş yapmayın...


Sevgiyle Kalın...

8 Kasım 2013 Cuma

Sizin de Bir Köyünüz Var Mı?

   Var mıdır sizin de bir köyünüz? Tatillerde, bayramlarda gittiğiniz? Büyükleriniz elini öptüğünüz, yemeklerin, ziyafetlerin sizin için hazırlandığı?
   Benim yoktu... Çok özlemini duydum uzun zaman. Sonra duymamayı öğrendim. Biz İstanbulluyuz demeyi öğrendim. Öyleydik çünkü. Dedem Denizliliydi, ama oradaki akrabalarımızda hep dağılmışlar Türkiye'nin farklı yerlerine.
   Sonra evlendim ben. Eşim Rizelidir benim. Rize'nin Çayeli ilçesinin bir köyünden. Önceleri gitmedik hiç. O da İstanbul'da doğmuş, büyümüştü çünkü. Köyüne neredeyse hiç gitmemişti. İstememişti de aslında gitmeyi. Sonra bir tatil zamanı biz gitmeye karar verdik köyümüze. İyi ki de gitmişiz. İyi ki de görmüşüz oradaki insanları. Akrabalıkları, misafir ağırlamanın ne demek olduğunu, nasıl güzel dostluklar olduğunu.
   Oldum olası hep bir hayranlık duymuşumdur buranın insanlarına, ama gidip gördükten sonra daha da bir hayran oldum. Bize canı gibi davranan, her sabah, her akşam sofrasına davet eden, gelmezsen kırılan, bir yanlış mı yaptık diyen insanlara...
   Üstelik sadece insanı da olmadı beni oralara bağlayan. Rize'nin ve bizim köyümüzün inanılmaz bir doğası var. Etrafında gezilmeye, görülmeye değecek inanılmaz güzellikleri var. Ayder Yaylası, Sümela Manastırı, Anzer Yaylası, Uzungöl... Hepsi inanılmaz, hepsi doğa harikası. Aynı zamanda plaj bile var Çayelinde. İstediğin zaman denize de girebiliyorsun....
   Çocukluğumda çok istemiştim, keşke bizim de bir köyümüz olsa da biz de gitsek demiştim. Şimdi oldu. Hem de hayallerimden bile güzel bir köyüm oldu. Bir sürü beni seven akrabalarım oldu. İnanılmaz güzel dostluklarım oldu.
   Eğer sizin de gitmediğiniz bir köyünüz varsa en yakın tatilinizde bir plan yapın ve oraları ziyaret edin. Bence pişman olmayacaksınız.


Sevgiyle kalın...

6 Kasım 2013 Çarşamba

Rüyalar İnsanı Nasıl Etkiler?

   Bence rüyalar insanların ruh halini etkiler. Onları mutlu ya da mutsuz yapar. Belki çok uzun sürmez, ama inanan, inanmayan herkesi etkiler.
   Eğer sabah kalktığında rüyalarını hatırlıyorsan, kendini o rüyayı yaşamış gibi hissediyorsan seni kesinlikle etkileyecektir.
   Ben bu şekilde yaşıyorum işte rüyalarımı. Her zaman zor oluyor, her zaman kötü çıkıyor. Çoğu zaman tabirlerine bakmamaya çalışıyorum, ama çok gerçekçi gördüğüm rüyalarımı da merak etmeden duramıyorum. o kadar gerçekçi oluyor, ben o kadar içinde yaşıyorum ki olayları, bazen zorlanıyorum. Bazen zor uyanıyorum. Bazen kalktığımda halen uykunun etkisinde oluyorum.
   Bütün günümü etkiliyor mu tabii ki hayır. Ama bazen üzüyor beni. Üstelik genellikle kötü anlamları oluyor rüyalarımın. Merak etmeden duramıyorum acaba çoğu rüyanın anlamı kötü müdür diye? Bir de diyorum ki Allahım İnşallah ben o malum olanlardan değilimdir :) Çünkü eğer öyleyse bayağı sürüncemeli bir hayat yaşıyor olmalıyım.
   Neyse ki çoğu rüyamın gerçeği çıkmıyor veya çıkıyor ben dikkat etmiyorum. Yine de iyi veya kötü rüyalarım beni etkiliyor işte.
   Tahmin ediyorum ki çoğu insanı da benim gibi etkiliyordur. Çünkü rüyalar insanın iç dünyasının da biraz yansımasıdır derler. Demek ben ne kadar karanlık bir karaktersem artık :) Her zaman kendinizi rüyalarınıza kaptırmayınız, ama rüyalarınızı yokta saymayınız. Kim bilir belki de size bir şeyler anlatmak istiyorlardır??

   Sevgiyle kalın...

29 Ekim 2013 Salı

Gezemediğimiz Yedigöller

   Biz haftasonu günübirlik olarak kendi aracımızla Yedigöllere resim çekmeye gitmeye karar verdik. Daha doğrusu arkadaşlarımızın orada olacağını öğrendik ve onlara katılmaya karar verdik. Yalnız Yedigöller Bolu şehir merkezinden 40 Km daha uzak ve toprak bir yoldan gitmeniz gerekiyor. Bu sebeple kesinlikle eğer İstanbul'dan gidiyorsanız sabah erken saatlerde çıkmanız gerekiyor.
   Aldığımız bilgiler kadarıyla da zaten Yedigöllerin içerisinde araba ile bir yolculuk yapamıyorsunuz, inip yürümeniz lazım. Bu yüzden erken gitmek çok önemli.
   Yedigöller yolu için ne düzgün bir tabela var, ne de GPS pek bir işe yarıyor. Eğer bilmiyorsanız mutlaka gitmeden önce bir haritadan rotanızı kontrol edip, belirleyin. Biz yolu bulabilmek için de yaklaşık bir 45 Dk. harcadık.
   Yolu bulup gitmeye başladığımız da ise son 10 Km kala sevgili Bolu Belediye'sinin yolu kapadığını ve çalışma yaptığını öğrendik. Bu işlemin Pazar günü yapılıyor olması ve zaten Yedigöllere gitmiş dünya kadar insan olması sebebiyle gerçekten ağzımız açık kaldı.
   Bekçi ize ara yolu kullanabileceğimizi söyledi. Yalnız ara yol olarak belirttiğim yolu düzgün bir yer sanmayın sakın. Bir arabanın zor geçebileceği bir orman yoluna soktular ve yollar sürekli çatallaşıyor. Nereden gideceğimizi şaşırıp kaybolduk ve Yedigöllere sevgili yol çalışması sebebiyle 10 Km kala ulaşamadık!!!
  Bayağı sinirlenerek geri dönmek zorunda kaldık,i çünkü araba yolda kalacak gibiydi artık.
  Bu işin tek güzel yanı ise Bolu'nun şehir merkezinde bulunan Et Ev'indeki yemeğimiz oldu. Küçücük, samimi ve bir o kadar lezzetli eti olan bu restoranda yemek yemekbütün yorgunluğumuzu ve stresimizi aldı diyebilirim. Eğer giderseniz mutlaka denemelisiniz. Sadece et yiyebileceğiniz, yanında fazlalık hiçbir şey verilmeyen bir mekan. keyfinizle yiyebiliyorsunuz.
   Son olarak dönüş yolunda Bolu tüneline girmeden High Way Outlet'e girerek deli gibi alışveriş yapomanız olacaktır :)
   Her markanın outlet mağazası orada ve fiyatları da gerçekten cazip...




ESKİŞEHİR GEZİ NOTLARI

   Uzun bir aradan sonra yine gezi notlarımla sizlerleyim. Aslında bayram tatilinde İstanbul'u gezip detaylarıyla size bilgi vermek istiyordum, ama eşimle birlikte yine bir iki günlüğüne şehir dışına çıkmaya karar verdik.
   Bu sebeple gezip, gördüğüm ve gezerken keyif aldığım Eskişehir'in bilgilerini paylaşmak isterim...

   Öncelikle Eskişehir rahatlıkla gezilebilecek illerimizden. Çünkü şehrin içinde çok güzel bir tramvay ağı var. gidebileceğiniz her yere sizi ulaştırabilecek kolaylıkta. Eskişehir öğrenci şehri olması sebebiyle toplu taşımalara çok önem verilmiş gibi gözüküyor. Biz aracımızla gittiğimiz için toplu taşıma tercih etmedik. Ama sanmayın ki aracımızla dolaştık. Uzun bir yürüme mesafesi olmasına rağmen Eskişehir'i yürümeyi tercih ettik. Sizin de yapabileceğiniz bir güzellik. Eskişehir'i yürüyerek keşfetmek gerçekten çok keyifli.

  Eskişehir araba ile yaklaşık 2,5 - 3 saat sürüyor. Eskiden Eskişehir tren yolu üzerinde ana istasyon olsa da, şimdilerde hızlı tren yapımı sebebiyle tren garı kendi haline bırakılmış durumda.
   Şimdi Eskişehir turumuza başlayabiliriz.

   Biz Eskişehir'i gezmeye KENT PARK ile başladık. Daha önce çok duyduğumuz yapay plajını görmek istedik. Parka geldiğimiz zaman ilk dikkatimizi çeken parkın güzelliği ve düzeni oldu. Daha sonrasında bütün parklarda da aynı güzelliği gördük. Kent Park içerisindeki yapay plaj ise gerçekten çok güzeldi. Sadece plaj değil, park içerisindeki diğer süs havuzları ve bahçelerde çok güzeldi. Park içerisinde ayrıca yapılmış küçük bir at çiftliği var. Ayrıca atların bir gezi yolu bulunuyor. Bu yol bütün parkı da geziyor. Biz gittiğimizde bayram tatili olduğu için sanırım atları göremedik :). Ayrıca faytonlar var. Bunlarla anladığım kadarıyla at yolunda faytonla gezintiler yapabiliyorsunuz.

Kent Park Yapay Plaj

Kent Park Yapay Plaj

Kent Park Süs Havuzu


    Kent Park ve şehrin genelinde dikkatimi çeken bir şey daha heykellerdi. Şehrin her yerinde ve özellikle parklarda gerçekten çok güzel heykeller var. Bazıları suların içerisinde, bazıları bahçelerin içerisinde, ama Eskişehir'de inanamayacağınız kadar çok heykel var.







 
Kent Park Tekne Turu

    Bildiğiniz gibi şehrin içinden Porsuk çayı geçiyor. Şehir de Porsuk Çayından yararlanmanın en iyi yollarını bulmuş gibi gözüküyor. Kent Park'ın içerisinden de geçen Porsuk Çayı için park içerisinde bir gezi rotası belirlenmiş. Biz yine bayram sebebiyle bundan yararlanamadık, ama yukarıda görmüş olduğunuz resimdeki gibi bir çok ufak motor var. Bu motorlar çayı bir boydan bir boya dolaşarak size şehri tanıtıyor ve keyifli bir tur imkanı sağlıyorlar.

   Kent Park'tan ayrıldıktan sonra şehrin merkezinde bulunan gondollara da binebileceğimiz Adalar mevkiine geçtik. Gomdolların turları çok kısa olmasına karşın belki de ilk defa bindiğimiz için bize inanılmaz keyifli geldi. Üstelik gerçekten rağbet görüyorlar. Bu 15 dakikalık turlar için bir saat bekleyen insanlar gördüm. Sizde bu deneyimi tatmak isterseniz kuyruğun kısa olduğunu gördüğünüz anda hemen sıraya girin derim. Çünkü ne zaman dolacağı belli olmuyor.

Gondol Gezisi
Gondol Gezisi

    Gondol gezisinden sonra Adalar mevkii olarak bilinen bu yerde isterseniz karnını doyurabilirsiniz. Çünkü çayın hem sağ, hem sol tarafında bir sürü restoran ve kafeterya var. Ama benim size tavsiyem eğer biraz daha bekleyebilirseniz az sonra anlatacağım yerde Eskişehir'in meşhur çiböreğinden yemenizdir. Aynı zamanda bir de Eskişehir'de meşhur olan (hamburgeri ile meşhur) Pino varmış, ama ben yerini bulamadım. Eğer siz önceden yerini birilerinden öğrenebilirseniz akşam yemeği için orayı da deneyebilirsiniz.

   Biz gondol gezimiden sonra meşhur Odunpazarı'nı gezmeye geçtik. Odunpazarı evleri daha öncesinde çok fena olmasına rağmen, şimdi hepsi restore edilmiş ve gerekten çok güzel bir hal almışlar.




   Odunpazaı evleri arasında yine aynı şekilde restore edilmiş oteller bulunuyor. Eğer bütçeniz uygunsa ve önceden rezervasyon yaptırdıysanız bu otellerde kalmanızı tavsiye edebilirim. şehrin havasını yansıtan çok sevimli butik oteller mevcut. Biz önceden rezervasyon yaptırmadığımız için başka otelde kalmamız gerekti, ama yine de bizim de kaldığımız otel gerçekten güzeldi. İlerleyen dakikalarda onu da anlatacağım.
Odun Pazarı
Odun Pazarı

Odun Pazarı
Odun Pazarı


 

















   Şimdiki durağımız Kurşunlu Camii. Aslında Adalar bölgesinden çok ta yakın olmasa da biz yürüyerek gitmeyi tercih ettik. Sizde eğer yürümek konusunda sorun yaşamıyorsanız bence yürümelisiniz. Bu şekilde şehri en yakından görme şansını yakalıyorsunuz. Biz eşimle birlikte nedense Camii içerisinde ve bahçesinde resm çekmeyi atlamışız. Bu konuda sizden özür diliyorum. Camiinin içerisinde bir lületaşı müzesi ve kişilerin el sanatlarını sergilediği ve sattığı küçük bir kaç mağaza bulunuyor. Özellikle yaptıkları ebru sanatı örnekleri kesinlikle çok başarılı ve fiyatları da bence yapılan sanata göre çok uygun. Eğer evinizde koyabilecek bir yeriniz varsa veya hediye olarak bir şeyler götürmek istiyorsanız bu şaheserlerden tercih edebilirsiniz.

Lületaşı Müzesi



    Kurşunlu Camii Odunpazarı evlerinin içinde bulunuyor. Camiden çıktıktan sonra sağa dönüp biraz yürüdüğünüz zaman karşınıza Arasta Cam Çini Ve Seramik Sanatları Çarşısı çıkıyor. Bu çarşı içerisinde hem çok güzel hediyelikler bulunuyor. Hem de Çibörek yiyebileceğiniz küçük bir yer var. Ufak masalar, güleryüzlü esnaf ve leziz mi leziz çibörekler... Biz burada yedik ve çok beğendik. Tavsiye edebileceğim yerlerdendir.





    Çarşıdaki ufak büfemizde karnımızı doyurduktan sonra, kendimizi daha iyi hissederek, Şelale Park'a yürüyebileceğimize inandık. Fakat eğer mümkünse siz bir toplu taşıma aracını veya bir taksiyi tercih edebilirsiniz. Çünkü Şelale Park bir yokuşun en tepesin konumlandırılmış ve şehri panaromik anlamda tam olarak gören bir park olmasına karşın, yürüme konusunda sizi oldukça zorlayabiliyor.

Şelale Park

Şelale Park Manzara


Şelale Park


    Şelale Park gezimizden sonra yine Odunpazarı evlerinin arasında olan Atlıhan El Sanatları Çarşısına geçtik. Bunun için de biraz yürümemiz gerekti tabii :)
   Atlıhan El Sanatları Çarşısının içerisinde eskiden bir restoran varmış. İki katlı yine eski Dounpazarı evlerinden restore edilmiş bir ev fakat şimdilerde o da mali krize yeni düşmüş sanırım...

Atlıhan El Sanatları Çarşısı



    Eskişehir'de daha önce de belirttiğim gibi her yerde görebileceğiniz heykellere hayran kalmamak mümkün değil. Heykelleri yapan sanatçılar aynı zamanda kendi hayal güçlerini de oldukça kullanmışlar.






    Eakişehir'de ayrıca yaygın olan bir başka sanat ise cam. Cam işlemeciliği çok çeşitli ve değişik şekillerde Eskişehir'de görülebilecek bir sanat. Odun Pazarı evlerini gezerken ayrıca bu dükkanları da gezmiş oluyorsunuz...

Cam Sanatları Dükkanı

   Ayrıca Odun Pazarı evlerinin kapı numaraları da çok değişik. Bütün kapı numaraları çini olarak yapılmış ve gezerken sizi sanki ayrı bir dünyanın içerisindeymişsiniz gibi hissettiriyor.



   Odun Pazarı evlerini de gezdikten sonra gerçekten çok yorulduğumuz hissettiğimiz ve henüz kalacak yer bulamadığımız için bir otel bulmaya karar verip oradan ayrıldık. Bir kaç aramadan sonra kalacağımız otel olan Saffron Otel'i bulduk. Otelde oda kahvaltı olarak konakladık. Fakat personelinin güler yüzlü servisi ve her sorunumuzla birebir yakından ilgilenmeleri sebebiyle çok memnun kaldık. Eğer bir Eskişehir turu planlıyorsanız kalabileceğiniz temizlikte ve ilgili bir otel olarak memnun kalacağınızı temin edebilirim.

   Bu arada belirtmem gereken bir durum var. Eskişehir'de gün boyunca aldığımız değişik odun yanığı gibi bir koku vardı. Yalnız bir ara daha da yoğunlaşmaya başladı. Bir ara gerçekten zorlanmaya başladığımız bir koku ile karşı karşıya kaldık. Daha sonrasında otel personelinden aldığımız bilgiye göre Eskişehir'de bulunan şeker fabrikasından gelen bir kokuymuş. kokunun güzel bir şeker kokusu olduğunu sakın sanmayın. Koku şeker pancarı kokusu ve inanın dayanılması zor bir koku. Gerçi gün içerisinde veya Odun Pazarında gezerken çok fazla hissetmedik, ama Adalar mevkiinde biraz daha yoğun olarak alabiliyorsunuz.

   Otelde geçirdiğimiz güzel ve rahat bir gecenin ardından ertesi sabah eşyalarımızı toparlayarak yine yollara koyulduk. Bu sefer ilk durağımız Sazova Parkı oldu. Sazova Parkı yine Kent Park gibi çok büyük ve çok güzel bir park. İçerisinde bir kaç adet süs havuzu ve küçük bir suni göl bulunuyor. Aynı zamanda Sazova Parkında gayet güzel ve büyük bir masal şatosu ve yine masal korsan gemisi bulunuyor. Şato henüz açılmamış. Yapımı yeni bitmiş ve 29 Ekim 2013 tarihinde açılması bekleniyormuş. Biz gezemedik, umarım siz gittiğiniz zaman içerisini gezebilirsiniz. Aynı zamanda park içerisinde güzel bir şelale ve şelalenin kenarında güzel bir kafeterya bulunuyor. Gerçi her parkın içerisinde güzel bir kaç adet kafeterya bulunuyor. Bu konuda sorun yaşamazsınız. Ayrıca parklarda dikkatimi çeken bir diğer enteresan durum ise tuvaletleri oldu. Parkların her yerinde tuvaletler bulunuyor, yalnız tuvaletler unisex. Yani hem erkek, hem bayan kullanabiliyor. Tek tuvalet var. Yalnız buna rağmen tuvaletler gerçekten çok temizdi.Kullanım konusunda gerçekten hiç sorun yaşamadık. Bir İstanbul'lu olarak tabii bizi şaşırtan durumlar bunlar :)

Sazova Park Tren İstasyonu
Sazova Park Masal Şatosu

Sazovza Park Şirinler Evi

Sazova Park Ördekler


Sazova Park Korsan Gemisi






   Sazova Park'ın içerisinde parkın çevreisni tamamen dolaşan ve çocuklara yönelik bir de tren bulunuyor.Yukarıdaki resimlerde de göreceğiniz gibi bu tren için çok güzel de istasyonlar yapılmış.

   Sazova parkın hemen yanında Sabancı Uzay Evi bulunuyor. Biz maalesef saatleri uymadığı için müzenin içini gezemedik, ama saat 13:00'den sonra müze açılmakta ve istediğiniz gibi gezebilmektesiniz. Aynı zamanda müzenin bahçe kısmında da gezebileceğiniz bir kaç güzel ve değişik yapı bulunuyor. Mesela bir tanesi kaldıraç. kaldıracın bir ucunda Anadol model bir araba var. Diğer ucunda ise siz! Evet, evet siz ipe asılıyorsunuz ve koskocaman bir arabayı kaldırabiliyorsunuz ve bunu yaparken de tabii ki çok keyif alıyorsunuz. Ayrıca bahçesinde iki adet uçak, bir adet değişik bir su değirmeni bulunuyor.

Sabancı Uzay Müzesi Kaldıraç

Sabancı Uzay Müzesi

Sabancı Uzay Müzesi
   Aslında daha sonrasında görmek istediğimiz havacılık müzesiydi, ama Frig vadisini de görmek istediğimiz için artık Eskişehir turumuza son vermek durumunda kaldık. Ama sizin vaktiniz varsa mutlaka Havacılık müzesini de gezin derim. Anadolu Üniversitesinin hemen karşısında yer alıyor ve Sazova Parkına yakın bir yerde bulunuyor.

   Frig vadisi ise Eskişehir'e 80 Km uzaklıkta. Giderken yol üzerinde göreceğiniz bir sürü de tarihi anıtlar mevcut.

Kurşun Kale

   Frig vadisine gitmeyi düşünüyorsanız, gitmeden önce bilmeniz gereken şey vadinin çok büyük olduğudur. Zamanında orada yerleşim olduğunu gösteren Kapadokya'daki gibi peri bacaları mevcut. Yalnız bunlar kapadokyadaki kadar çok değiller. Ayrıca gerçekten çok büyük iki adet yazılı anıt bulunuyor. Öğrendiğimiz kadarıyla bu anıtlar halen sırrını koruyan anıtlar. Yani üzerindeki yazılar halen çözülememiş.
   Frig vadisinde ayrıca güzel bir yürüyüş parkuru var. Yalnız biraz uzun ve biraz da tırmanma mesafesi var. Bu yüzden yanınıza su almanız çok önemli.

Frig Vadisi Yürüyüş Parkuru
Frig Vadisi Yazılı Taş




   Son olarak söylemek istediğim ise Frig Vadisini gezdikten sonra orada bulunan köylülerin işlettiği küçük bir mekan var. İçeride kendilerine has olan HIÇIN yapıyorlar. Hıçın böreğin küçüğü diyebiliriz. Patatesli yapılıyor. Yuvarlak bir şekli ve inanılmaz güzel bir lezzeti var. Zaten bilenler onu yemek için geliyorlar. Üstelik te kolay bayatlamıyor, yani dönüş yolunda da yanınıza almak isteyebilirsiniz. Mutlaka denemelisiniz.

   Kalan bir iki resmimi de aşağıda sizlerle paylaşıyorum. Umarım gitmek isteyenler için keyifli ve yararlı bir yazı olmuştur.
   Herkese iyi geziler...


Sazova Park Korsan Gemisi





Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı